Home > Author > John Dewey

John Dewey QUOTES

145 " Gerçek eğitimin deneyimler yoluyla gerçekleştiğine inanmak tüm deneyimlerin gerçek anlamda veya eş düzeyde eğitici olduğuna inanmak anlamına gelmez. Deneyim ve eğitim birbiriyle doğrudan eşleştirilemez. Çünkü bazı deneyimler yanlış yönde eğiticidir. Başka deneyimlerin gelişmesini engellemek veya sekteye uğratmak gibi bir etkisi olan tüm deneyimler yanlış yönde eğiticidir. Bir deneyim vurdumduymazlığa yol açabilir; duyarlılığın ve tepkiselliğin eksilmesine neden olabilir. Bu durumda gelecekte daha zengin deneyimler elde etme ihtimali sınırlanmış olur. Yine aynı şekilde, başka bir deneyim kişinin özdevinimlilik becerisini belirli bir yönde arttırıp diğer taraftan da aynı kişiyi önceden belirlenmiş bir kalıba sokma eğiliminde olabilir; bu durumda da sonuç yine başka deneyimlerin gerçekleşebileceği alanın daralmasıdır. Bir deneyim bir taraftan çok eğlenceli olabilir, ama diğer taraftan gevşek ve dikkatsiz bir tutum oluşmasına yol açabilir; böyle bir durumdaysa bu tutum, gelecekteki deneyimlerin niteliğini, kişinin bu deneyimlerin vereceği şeylerin tümünü almasını engelleyecek şekilde değiştirir. Benzer şekilde, deneyimler birbirlerinden öylesine kopuk olabilir ki; her biri kendi başına kabul edilebilir ve hatta heyecan verici olsa da, bu deneyimler arasında sayıca giderek artan ve güçlenen bağlar kurulamaz. Bunun sonucu olarak da enerji düzensiz bir şekilde dağılır ve kişi dağınık fikirli olur. Her bir deneyim kendi başına canlı, berrak ve “heyecan verici” olabilir, ancak diğer deneyimlerden kopuk olduğu zaman bu durum suni olarak dağınık, bütünlüğü olmayan ve savruk alışkanlıklar doğurur. Bu tür alışkanlıkların oluşması da gelecekteki deneyimleri kontrol edebilmede yetersizlikle sonuçlanır. Bu durumdaysa, sözkonusu deneyimler ya zevkle ya da hoşnutsuzluk ve isyanla edinilir. Bu tür koşullar altındaysa öz denetimden bahsetmek boşunadır. "

John Dewey , DENEYİM VE EĞİTİM

149 " Kısaca ifade etmek gerekirse, doğumumuzdan ölümümüze kadar büyük oranda daha önceki insan faaliyetlerinin meydana getirdiği ve sonraki kuşaklara aktarılmış olan deneyimlerin neden olduğu bir insanlar ve nesneler dünyası içerisinde yaşarız. Eğer bu gerçek göz ardı edilirse, deneyim sanki sadece bireyin bedeninde ve zihninde devam eden bir şeymiş gibi algılanmış olur. Hâlbuki deneyimin bir boşluk içerisinde gerçekleşmediğini söylemeye gerek bile olmaması lazımdır. Bireyin dışında da deneyime yol açan kaynaklar vardır. Deneyim sürekli olarak bu pınarlardan beslenmektedir. Kenar mahallede yaşayan bir çocuğun kültürlü bir evde yaşayan çocuktan; kırsal kesimde yaşayan bir delikanlının şehir çocuğundan veya deniz kenarında yaşayan bir çocuğun denizden uzak çayırlarda yetişmiş olan delikanlıdan farklı deneyimlere sahip olduğu gerçeğini hiç kimse sorgulamaz. Bu tür gerçekleri zaten olmaları gerektiği gibi olduklarından sıradan bulur ve kayda değer görmeyiz. Ancak bu gerçeklerin eğitimsel önemi anlaşılırsa, eğitimcinin zorlama yapmadan gençlerin deneyimlerine yön vermekte kullanabileceği ikinci yolu işaret ettikleri görülecektir. Eğitimcilerin birincil sorumluluğu, gerçek deneyimin sadece o deneyimi çevreleyen koşullarla şekillendiği genel prensibinden haberdar olmak değil, aynı zamanda hangi çevrelerin büyümeye yol açan deneyimlerin elde edilmesine yardımcı olduğunu somut bir şekilde anlamaktır. Her şeyin ötesinde, eğitimciler var olan fiziksel ve toplumsal çevreleri nasıl kullanabileceklerini ve bu çevrelerin işe yarar deneyimler oluşturma için sunduklarını nasıl çıkarıp alabileceklerini bilmelidirler. "

John Dewey , DENEYİM VE EĞİTİM

156 " Gençler hakkındaki yaklaşımım, her öğrencinin veya normal olarak güçlü güdülere sahip her çocuğun tüm durumlara karşı tepki vereceğini düşünecek kadar romantik değil. Bu çocukların okula geldikleri zamana kadar okul dışındaki zedeleyici koşulların kurbanı olmuş ve herhangi bir katılımda bulunamayacak kadar edilgen ve aşırı derecede suskun hale gelmiş çocuklar olması ihtimali de vardır. Muhtemelen, daha önceki deneyimlerinin bir sonucu olarak kibirli, haylaz ve hatta tam anlamıyla isyankâr hale gelmiş başka çocuklar da olacaktır. Ancak şu da kesindir ki; toplumsal denetim prensibi bu tür vakalarda geçerli olamayacaktır. Bu tür vakalarla başa çıkmak için herhangi bir genel kural bulunamayacağı da doğrudur. Öğretmenin bu durumlarla tek tek ilgilenmesi gereklidir. Bu durumlar belki genel olarak sınıflandırılabilecektir ama hiçbiri birbirinin aynı olmayacaktır. Öğretmen, öğrencilerin serkeş tavırlarının sebeplerini kendisi keşfetmek zorundadır. Eğer eğitim süreci devam edecekse, öğretmen bunu bir 'daha güçlü olanı bulmak için iki iradeyi çarpıştırma' meselesi haline getiremez ve aynı zamanda da haylaz ve katılımcı olmayan öğrencilerin diğerlerinin eğitimsel faaliyetlerini kalıcı olarak engelleyecek bir noktada durmalarına da izın veremez. Bu öğrencileri dışlamak belki de alınabilecek tek mevcut önlemdir, ama kesinlikle çözüm değildir. Çünkü bu önlemin dikkat çekme veya gösteriş yapma gibi istenmedik anti-sosyal tavırların ortaya çıkmasındaki sebepleri pekiştirmesi ihtimali de vardır. "

John Dewey , DENEYİM VE EĞİTİM

157 " Bu yazı vesilesiyle öğretmenin yeri ve mevkisi hakkında da bir şeyler söylemek uygun olacaktır. Deneyim gelişiminin etkileşim yoluyla gerçekleştiği prensibi, eğitimin özünde toplumsal bir süreç olduğu anlamına gelmektedir. Bu özellik bireylerin toplumsal bir grup oluşturduğu nispette gerçekleşir. Öğretmeni grup üyeliğinin dışında tutmak çok saçmadır. Grubun en olgun üyesi olarak öğretmenin grubun bir topluluk olarak toplumsal deneyimini oluşturan etkileşimlerin ve karşılıklı iletişimlerin yürütülmesini sağlamak gibi özel bir sorumluluğu vardır. Bir yandan çocukların özgürlüklerine saygı duyulması gereken bireyler olduğunu söylerken, diğer taraftan da daha olgun bir birey olan öğretmenin hiçbir özgürlüğünün olmaması gerektiğini ifade etmek tartışılmaya bile değmeyecek kadar saçma bir düşüncedir. Öğretmeni, üyesi olduğu bir topluluğun etkinliklerini yönlendirmede olumlu ve önderlik eden bir konumdan dışlama eğilimi, bir aşırı uçtan diğer aşırı uca giderek tepki verme durumunun başka bir örneğidir. Öğrenciler bir toplumsal gruptan ziyade bir sınıfken, öğretmen herkesin katılımının olduğu değiş-tokuş süreçlerinin yönlendiricisi olarak içeriden değil, mecburen çoğunlukla dışarıdan etki yapmaya çalışmaktaydı. Eğitim, deneyim üzerine kurulu olduğunda ve eğitici deneyim toplumsal bir süreç olarak algılandığında, bu durum köklü bir değişikliğe uğrar. Öğretmen dışarıdan etki yapan patron veya diktatör konumunu kaybedip grup etkinliklerinin lideri rolünü üstlenir. "

John Dewey , DENEYİM VE EĞİTİM