70
" Sürekli yanyana yürümek, her yere birlikte gitmek, birlikte yemek, yardımlarını esirgememek… Bunlardan fazlası olduğunu düşünüyorum aşkın. O da bana, aşkın bunlardan fazlası olduğunu söylüyor. Gerçek aşkın bunlardan çok daha fazlasını ihtiva eden, henüz anlaşılamamış, insanın beynine yerleşen ve kalp atışlarını değiştiren bir organizma olduğunu söylüyor. Bir mikrop gibi… İnsanı zayıflatan bir mikrop. Bundan sonra aşkı o şekilde hayal etmeye başlıyorum ben de. Ama o, “mikrop insanın beynine yerleştiğinde iki farklı şey olur” diyor. “Ya aşkın –bundan fazlası- olduğuna inandığımız şeyleri tecrübe ederiz, ya da bunların hiçbirisini tecrübe etmeden, sırf aşkı bulduğunu söyleyen diğer insanlar gibi olabilmek için, onların yaptığı şeyleri taklit etmeye başlarız. "
― Mithat Terje , Oda
78
" Babamı kaybetmenin ne demek olduğunu, uzunca bir süre sonra, ta ki artık beni başının üstüne alıp evin içinde koşarak turlayacak biri olmadığını, korkmayayım diye yanımda uyumamı beklerken gecenin bir vaktine rağmen gözlerimin cin gibi açık olmasından bıkkınlık gelip beni ağlayana ve uyuyacağıma yemin ettirene kadar gıdıklayan biri olmadığını... Artık annemin kesintisiz olarak asık suratlı bir kadın olacağını, ya da ben henüz sekiz yaşımda olmama rağmen, gece oyuncak ayıma sarılmış uyumaya çalışırken, yatağıma benden başka birinin daha süzülmeye çalıştığını fark edip, ona döndüğümde annem olduğunu anladığımda ve “Neden buradasın anne?” diye sorduğumda, hiç utanmadan “Korkuyorum, birlikte yatalım” diyeceği zamana kadar. Gecenin o en derin sessizliği sıralarında, kalbimi yerinden çıkaran ayak seslerinin kapının kilitli olup olmadığını yatağından kalkıp en az yirmi kez kontrol etmek zorunda olan annemin olacağını fark edene ve ben bütün bunların, evimize yabancı bir adam geleceği güne, ta ki iki sene sonrasına dek devam etmek zorunda olduğunu fark edene kadar... Anlayamamıştım. Henüz bilmiyordum ne demek olduğunu. "
― Mithat Terje , Oda