Home > Work > Oda
1 " Akıllarına ve yüreklerinin her bir köşesine kurdeşen gibi yayılan tutkularına sarılarak, Tanrı’ya methiye gibi gönderdikleri bedenlerinde infilak etmeye, hayatta kalırlarsa, yine her şeye birlikte göğüs germeye… "
― Mithat Terje , Oda
2 " İçimde yaşayıp söndürmek zorunda kaldığım bir kor parçasıydı. Alevlerine izin veremedim… Üfledim… "
3 " Nabzın yayılıyor korku akan damarlarıma. Heyecana öyle alışıyorum ki yanında, yeryüzünün kalanı sallanmak için rüzgarı bekleyen tekdüze bir başak tarlası. Kokun her yanımı sallıyor ve kalp atışların gereksizlikleriyle gürültüye boğulan bir dünyada saklanınca asla çıkamayacağım keyifli bir saklambaç gibi geliyor. Elektrik bu. Dudaklarına yaklaşıyorum. Bu ateş. Gözlerin loş ışıkta parlıyor. Buz. Nefesin sıcak, öyle har dolu ki ve yaklaştıkça korlanıyor. Kıvılcım bu. İhtiyacım olan her şeyin utanmaz bir temsilisin ve sana sahip olamadıkça kıvranıyorum. İşte boşluk. Düşüyorum. Dudaklarındayım. Üzüm nefesin ve içtiğin şarap gibi çarpılıyorum. Bu bir ilk. Bize adını öğretmedikleri bir his dudakların. Onlar da bilmiyor. Kısa devre bu. Felç oluyorum. Israrla salgıladığım bir yasaksın: Bu, damla adrenalin. Hastalıksın ve iyileşmemek için dua ediyorum. Kanımdasın. Verem bu. "
4 " Bir şeylere inanarak ölmek istiyorum. Öyle olacak. Belki de bir babanın kızına bırakabileceği en büyük miras, bir isim bile değildi: Bir şeylere inanmasını sağlamaktı. "
5 " İyi ya da kötü, ben artık kimseyi değiştirmek istemiyorum. Ne kendimi, ne de bir başkasını. Değiştirmeye ihtiyaç duymadan sevebileceğim biri olduğuna bütün kalbimle inanmak ve onu beklemek istiyorum. "
6 " Kimseye zarar vermeseniz bile, olduğunuz kişiyi sizi incitmek için kullanabilecek ahmaklarla dolu bir dünyada rahat bir birey olduğunuz gerçeği, başkaları için sadece kozdur. "
7 " Ürkek lekelermişizcesine, bu şehrin sokaklarından kazınmaya ve kaybedeceğimi bile bile lades dediğimiz hikayemizi, karanlığa karşı itaatkar bir sahiplenmeyle haykırmaya gidiyorduk. "
8 " Zaman basitçe, Tanrı’ya bırakılan bir bahşişe dönüşüyor onu dinlerken. "
9 " Cehenneme giderken dondurma yemeli insan. Dudaklarından akmalı vanilya. "
10 " Sana söz veriyorum, kimse senin gibi gülmeyecek, kimse senin gibi önümde diz çökmeyecek ve kimse senin kadar güzel bakmayacak. "
11 " Ve o erkek kalbini kırdığında sana yardım eli uzatmayacak. Niyetinin aslında o kalbi kırmak olmadığını, senin kalbinin böyle kırılmasının sorumlusunun o olamayacağını açıklamaya çalışırken yüzünün girdiği binbir şekle dikkatli bak ve sadece gülümse. Vay be, de. Seni bu kadar seven benmişim de. Ve izin ver, içinde barındırabildiğine şahit olduğun sevginin miktarıyla başın dönsün çünkü… Çünkü sen bir kadınsın ve fazlasısın. Erkeklerden daha fazlasın, unutma bunu. Sonra kalbini çıkar yerinden ve fark et: Nasıl ona olan aşkının nedenlerini kafanda yarattıysan, gerçek sevgiyi de orada yaratırsın. Kalbine ihtiyacın yok. Sana tüm bunları yaşatan, acının binbir rengiyle dolu aşkı sana mümkün kılan kadın yüreğini çıkar ve at. Yerden toplamasını izle. Elleri kana bulanacak. "
12 " Hayatım boyunca “ne kadar da yalnızız insanlar olarak” diye düşündüğüm anların tamamı da gözlerimin önüne geliyordu. Yetişkinlikte bile nasıl da çocukça davranıyorduk halbuki. Asıl yalnızlığın ne olduğunu, nasıl yaşandığını bilmeden, kendimizi yalnız ilan ediyorduk onlarca sevdiğimizin arasında. "
13 " Kötü sonlar karşısında gözlerimizi kapamaya alışmıştık. Oysa şimdi perde de bizdik, izleyici de… "
14 " Günün sonunda kimin altına yattığın değil, yalnız yatağa girdiğinde kimin orada olmasını dilediğindir aşk dediğin şey. "
15 " Bir kadın yaşanmış bir şey üzerine sorular soruyorsa, aslında cevabı öğrenmek istemiyordur. Karşısındakinin bu konudaki fikri üzerine zaten bir tahmin yürütüyordur, bu tahmine güçlü bir şekilde inanıyordur ve tek amacı, doğru tahmin edip edemediğini öğrenmektir. "
16 " Hiç dinlemedik, öğrenmedik. Olmamız gerektiği gibiyiz. Biz, varız. "
17 " Önemli olan şüphe uyandırmaktır aslında. Güçlü olmadığın halde güçlü davranmak, mutlu olmadığın halde mutlu davranmak gibidir. Ya da üzgün olduğun halde gülmek gibi. Karşındaki buradaki garipliği, o yabancı enerjiyi fark eder fakat ne olduğunu da anlayamaz. Anlayamadığı için de kafası karışır. Tamam mı?” “Peki.” “Kafası karışmış bir insan avcı olmaktan çıkar, ava dönüşür. Kafanın karışması sıfır derecedeki su ya da buz gibidir. Kararsız bir formdur ve sadece dokunarak istediğin şekli verebilirsin. "
18 " Doğru yolda olduğuma inandım. Eğer seni öpüp sana dokunabilirsem, senin gibi güçlü olabilirim sandım. Sonra da, senin gibi güçlü olabilirsem, sana layık olacağıma ve beni seveceğine inandım. Özür dilerim… Bu aşk değildi. "
19 " İçindeki çocuğu öldüremiyorsan, önce onun masumiyetini öldür. İhanetini, seni terkederek ödetir sana. Artık bir yetişkinsindir ve uluyan yeryüzü kurtlarıyla mücadele etmeye hazırsın demektir. "
20 " Kendini insan sarrafı sanarak yaşayanlar içindi akıttığım gözyaşlarından biri de. Daha niceleri, söz konusu kendi iyiliği, rahatı olduğunda kimse göründüğü kadar saf değildi. "