88
" On cahili dokuz âlime tercih eden bir sistemde bilginin demagojiye mağlup olmasına şaşar mısınız?
****
Henüz içinde birkaç teknik buluştan başka hiçbir zekâ marifeti olmayan bir dünyada, nenin nesi olduğunu bilmeyen insanın, üç asırda bir değiştirdiği dogmaların hiçbirini ispat edecek durumda olmadan giriştiği bütün akide savaşlarının birbiri kadar çirkin olduğunu anlattı.
****
Ve zamanı unutmak için artık oturduğum katta saat dahi bulundurmayacağım.
****
Yani uzviyet, muhtevası olan ruh gibi, içinde bulunduğu çevreye intibak edemediği için geriye çekilmiş, büzülmüş, kurumuş bir haldedir. Bu tiplerde ferdiyet ve intibak zıtlaşır. İntibak zorlaştıkça ferdiyet artar. Çünkü intibak daima ferdiyetten bir fedakarlık pahasına mümkündür.
****
Hürriyeti yanlış anlayan bir dünyadayız. İnsan hür doğmaz. Eğer kendi ben'i ile mücadeleye başlayan bir irade destanının kahramanı değilse, eğer kendi nefsine galebeden ve kendi ihtiraslarına hakimiyetten başlayan bir hürleşmeye doğru merhale merhale yol almıyorsa, eğer hürriyeti şahsiyetiyle beraber gelişmiyorsa, insan, en hür nizam içinde de hür değildir. "
― Peyami Safa , Matmazel Noraliya'nın Koltuğu
100
" Duvarlar
Yüksek, çıplak, mavi, dümdüz, dimdik duvarlar.
Gözümün hiçbir görüş köşesi yok ki içine bir duvar parçası girmesin. Hep ve yalnız onları görüyorum. Onlardan kaçan gözlerim onlarla karşılaşıyor.
Bakıldıkça uzuyorlar, yükseliyorlar; sertleşiyor ve korkak, yumuşak bakışlarıma kaskatı çarpıyorlar, gözlerimi ezecekler. Başım döndü.
Deniz gibi yayılıyor ve beni çeviriyorlar. Serinliklerini hissediyorum. Denizde, çıplak vücudumu saran dalgaların birdenbire taş kesilmeleri gibi duvarları giyiyorum.
Hiç kımıldamıyorlar.
Bütün bu hastanenin, sessiz, hareketsiz, soğuk, bomboş anlarını onlar doğuruyorlar.
Gözlerimi, onlardan kaçırmak için, yastığa da kapatamıyorum. Arkama uzanacaklarını, üstüme abanacaklarını sanıyorum.
Ve onlara mütemadiyen bakıyorum. İçime serin mavilikler doluyor, ruhlarını iyice gizleyen korkunç ve tehditkar mahluklar. Şuurları varmış gibi duruyorlar ve her an büyük bir felaket yapmaya hazırlandıkları yerde, avlarının korkusuyla eğlenmek için maksatlarına ulaşmayı tehdit ediyormuş gibi duruyorlar. Allah gibi, kuvvetini göstermeden kuvvetli duruyorlar.
Onlarla mücadele ederek vakit geçiriyorum, fakat onlar donmuş avuçlarıyla zamanı da yakalıyorlar, durduruyorlar ve hayatımın serbest akışına mani oluyorlar. "
― Peyami Safa , Dokuzuncu Hariciye Koğuşu