24
" And Watt preferred on the whole having to do with things of which he did not know the name, though this too was painful to Watt, to having to do with things of which the known name, the proven name, was not the name, any more, for him. For he could always hope, of a thing of which he had never known the name, that he would learn the name, some day, and so be tranquilized. "
― Samuel Beckett , Watt
27
" It is so easy to accept, so easy to refuse, when the call is heard, so easy, so easy. But to us, in our windowlessness, in our bloodheat, in our hush, to us who could not hear the wind, nor see the sun, what call could come, from the kind of weather we liked, but a call so faint as to mock acceptance, mock refusal? "
― Samuel Beckett , Watt
28
" And he said also, by way of a rider, that even if he had the whole night before him, in which to rest, and grow warm, on a chair, in the kitchen, even then it would be a poor resting, and a mean warming, beside the rest and warmth that he remembered, the rest and warmth that he awaited, a very poor resting indeed, and a paltry warming, and so in any case very likely a source, in the long run, less of gratification, than of annoyance. "
― Samuel Beckett , Watt
30
" And is it not strange most strange that one says of a thing that it is full, when it is not full at all, but not of a thing that is empty, if it is not empty? And perhaps the reason for that is this, that when one fills, one seldom fills quite full, for that would not be convenient, whereas when one empties one empties completely, holding the vessel upside down, and rinsing it out with boiling water if necessary, with a kind of fury. "
― Samuel Beckett , Watt
33
" Watt'ın başka bir koğuşa verilmesinden sonra yeniden karşılaşmamıza kadar belli bir süre geçti. Her zamanki gibi, yani sevdiğim havanın çağrısına uyduğum zamanlardaki gibi bahçemde dolaşıyordum. Watt da benzer biçimde kendi bahçesinde dolaşıyordu. Ama artık aynı bahçe söz konusu olmadığı için karşılaşamıyorduk. Bu yeni karşılaşma, sonunda ileride betimleneceği gibi gerçekleştiğinde, her ikimiz de; Watt da ben de bunu arzulasak, çok daha önce karşılaşabileceğimizi anladık. Ama işte bizde eksik olan karşılaşma arzusuydu. Watt benimle karşılaşmak istemiyordu, ben de Watt ile karşılaşmak istemiyordum. Gerçekten de birbirimizle bir araya gelmek, yeniden dolaşmak ve laflamak düşüncesi düşmanca gelmiyordu bize, hayır, ilgisi yok, yalnızca Watt da ben de buna istekli değildik. "
― Samuel Beckett , Watt
34
" Watt'ın zemin kattaki yaşantısının sonlarına doğru bir gün telefon çaldı ve bir ses Bay Knott'un sağlığının nasıl olduğunu sordu. Kuşkusuz biri dalga geçiyordu. Ses bundan başka, Bir dost, dedi. İnce bir erkek sesi ya da kalın bir kadın sesiydi.
Watt bu olayı aşağıdaki gibi yorumladı:
Cinsiyeti belirsiz bir dostu Bay Knott'un sağlını öğrenmek için telefonla aradı.
Bu yorum çok geçmeden tutarsız bir hal aldı.
Ama Watt'ın bunu tutarlılığa ulaştıracak gücü kalmamıştı. Watt'ın kendini daha fazla yormaya cesareti yoktu.
Kaç kez meydan okumuştu, kendini şu daha fazla yorma tehlikesine. Meydan okuyorum, demişti, meydan okuyorum ve tutarlılığa kavuşturma çabalarına girmişti. Ama şimdi yapamıyordu artık.
Watt artık yorulmuştu zemin katta, zemin kat Watt'ı iyice yormuştu.
Ne öğrenmişti? Hiç!
Bay Knott hakkında ne biliyordu? Hiç!
Gelişmek kaygısından, öğrenmek kaygısından, iyileşmek kaygısından geriye ne kalmıştı? Hiç!
Ama bu da bir şey sayılmaz mıydı?
O zaman kendini öylesine küçülmüş, öylesine umutsuz görüyordu. Ya şimdi? Daha küçülmüş, daha umutsuz. Bu da bir şey sayılmaz mıydı?
Öylesine sayrılı, öylesine yalnız.
Ya şimdi?
Daha sayrılı, daha yalnız.
Bu da bir şey sayılmaz mıydı?
Fazlalık bir şey sayıldığına göre. Olumluluk açısından az olsun, çok olsun. En üstün olma açısından az olsun, çok olsun. "
― Samuel Beckett , Watt