2
" Haritada ada görmeyeyim. İçimdeki dostluklar, sevgiler, bir karıncalanmadır başlayıverir. Hemen gözlerimin içine bakan bir köpek, hemen az konuşan, hareketleri ağır, elleri çabuk, abalar giymiş bir balıkçı, yırtık bir muşamba kokusuyla beraber küpeşte tahtaları kararmış, boyası atmış, ağır ve kaba bir sandal, sandalın peşini bırakmayan bir kuş,ağ,balık,pul,sahilde harikulade güzel çocuklar, namuslu kulübeler, kırlangıç ve dülger balığı haşlaması, kereviz kokusu, buğusu tüten kara bir tencere, ufukları dar sisli bir deniz... "
― Sait Faik Abasıyanık , Son Kuşlar
5
" Milyonluk şehirlerde de yaşasa, insanoğlunun içinde yalnızlık, kendi içine çekilme, sinme günleri doludur. Bitişik doğmadığımıza göre içimizdeki sevinçleri, kederleri başkalarıyla her an paylaşmamıza imkan mı vardır? En yakınlarımızdan bile bucak bucak kaçtığımız, derdimizi kimselere söyleyemediğimiz günlerimiz olmaz mı?
Karı koca, ana oğul, kardeş, baba, hep ayrı ayrı kederlenmez, üzülmezler mi? Müşterek kederler, müşterek sevinçler ne kadar azdır. Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi? Gün olur dost, sevgili, arkadaş, baba, ana oğul, kardeş hep elimizi bırakıverir. Hem yapayalnız doğup kendi başımıza ölmüyor muyuz? "
― Sait Faik Abasıyanık , Havuz Başı
6
" Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten… Gelsin de nereden gelirse gelsin!... Bir «hişt hişt» sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları...
- Hişt hişt!
- Hişt hişt!
- Hişt hişt "
― Sait Faik Abasıyanık , Alemdağ'da Var Bir Yılan
10
" Ben jij dan niet degene die “psst” zegt?'
'Ik hoor ook iets maar ik heb geen idee waar het vandaan komt.'
Waar het ook vandaan mag komen, uit de bergen, van de vogels, uit de zee, van een mens, een dier, het gras, de insecten, de bloemen. Waar het vandaan komt maakt niet uit, zolang het er maar is! Zonder dat 'psst' is het niks gedaan. Zolang dat klinkt: leve de bloemen, de insecten, de mensen...
Psst, psst.
Psst, psst.
Psst, psst. "
― Sait Faik Abasıyanık