5
" İslamdan çıkmak, sadece "Ben Müslüman değilim" demekle ya da başka bir dine geçmekle değil, İslam dinini ya da Muhammed'i ya da Tanrı'yı eleştirmek suretiyle de olabilir. Muhammed, kendi döneminde bunun pek çok örneklerini vermiş, örneğin kendisiyle alay eden ya da kendisini peygamber kabul etmeyen kişileri öldürtmüştür. Nice örnekten biri şöyle: Nadr b. Haris, daha Mekke dönemindeyken Muhammed’in sözüne inanmayanlardan biridir Tanrı’dan ona vahiy inmediğini, anlattığı masalların Yahudilerden alınma olduğunu vs. söyler (bkz. Enfâl Suresi, ayet 22, 70). Bedir Savaşı sırasında esir olarak Muhammed'in eline geçer. Muhammed, yıllarca önce Nadr'ın kendisi hakkında söylediklerinin intikamını almak üzere onun kafasını kestirir. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
9
" İslamcılar, İslamın kaba kuvvetle, kılıç yoluyla değil, ikna yoluyla, fikir ve sevgi yoluyla yerleşmiş bir din olduğunu söylerler. Yalandır; çünkü İslam, Muhammed'le birlikte ve o tarihten bu yana, esas itibariyle korku, dehşet ve ölüm saçıcı usullerle insanlara kabul ettirilmiş bir dindir. Muhammed, bizzat kendisi, Medine'de bulunduğu son 10 ya da 13 yıllık yaşamı boyunca, İslami yayacağım diye 29 savaş yapmış, 45 çete yollamış ve bu savaşlara elinde kılıç bizzat katılmıştır. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
13
" Atatürk'ün, mucize olarak şeriat bataklığından kurtarıp akılcılığa, müspet ahlaka, vicdan ve benlik duygusuna ve çağdaş uygarlığa ulaştırdığı Türk toplumu bugün, mübtezel çıkarlar uğruna her şeyi din açısından ölçüye vuran şer temsilcilerinin pençesindedir. Şeriatçılar, görülmedik bir pespayelikle, sinsi ve hileli usullerle devlet yönetiminin kilit noktalarını ve bu arada laikliğin silahlı teminatı olan orduyu ele geçirme hevesindedirler. İnsanlarımız, tıpkı Cumhuriyet döneminden önce olduğu gibi, şeriatın insan beynini kemirici, aklı ve mantığı kemirici, düşünme gücünü yitirici, özgürlük duygusunu yok edici, yaratıcı zekâyı körle-tici, insan varlığını "kul" kertesine indirici, kadınları küçültücü ve daha doğrusu insan varlığını her türlü gelişme olasılığından uzak kılıcı verileriyle eğitilmekte, aklen ve ruhen şekillendirilmektedirler. Bu felaketli gidişi önlemenin tek yolu, akılcılığın seslenişine kulak verip, laikliğe ve Atatürk devrimlerine sarılı olarak şeriatçının yalan kökenli sahte saltanatına ve aydınlığa başkaldıran başıboş saldırılarına karşı savaşım vermektir. Bu savaşımı verebilmek için, her şeyden önce İslam şeriatının içyüzünü, daha doğrusu özünü öğrenmemiz ve öğretmemiz, şeriat verilerini akıl süzgecinden geçirecek cesareti göstermemiz gerekir.
Şeriatçının azgınlıklarına ve kandırmalarına engel olmanın tek yolu budur. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
17
" Örneğin şeriatçı kalkıp da bize, "Yaşamlarımızı din kurallarına uydurmalıyız, aksi takdirde Kur'an'ı inkâr etmiş oluruz" dediği zaman, kalkıp da kendisine, "Hayır yanılıyorsun ve yalan söylüyorsun, çünkü uymamız gereken şey din kuralları değil, hele Kuran hiç değil; uymamız gereken şey, her şeyden önce akıl kurallarıdır, akılcılıktır; çünkü şeriat verileri, özellikle Kuran, akla ve çağdaş yaşamlara yer verm ez” diyemiyoruz. Çünkü şeriatm akla, mantığa ve çağdaşlığa ters yönlerini bilmiyoruz ya da bilsek de bunu söyleyecek cesareti gösteremiyoruz. Yine bunun gibi şeriatçı bize, "Şeriata inanan insanlar olarak ... cehaleti, ataleti ve meskeneti terk etmeliyiz ” dediği zaman, ”Hayır yalan söylüyorsun, çünkü cehaleti, ataleti ve meskeneti yaratan tek şey şeriatın ta kendisidir" deyip şeriatçıyı susturamıyoruz, zira şeriatın özünde ve içeriğinde cehalet, atalet ve meskenet yattığını bilmiyoruz; bilsek de söyleme cesaretini gösteremiyoruz. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
18
" Şeriatçı bize, "İslam dini ana ve babaya saygı ve sevgi gösterilmesini emreder" şeklinde bir şeyler söylediğinde, onun bu yalanına karşı, "Hayır öyle değil, çünkü Ku'ran , ana ve babaya sevgi ve saygı gösterilmesi için onların İslam dininden olmaları koşuluna yer vermiştir; İslamdan gayrı bir inanca bağlı ana ve babaya karşı sevgi ve saygı değil, aksine düşmanlık beslenmesini emretmiştir. Nitekim Muhammed bile, İslam olarak ölmediler diye, kendi anası Amine için mağfiret dilememiş, babası Abdullah'ın cehennemlik olduğunu bildirmiştir" şeklinde bir yanıt veremiyoruz, çünkü şeriatın içyüzünü bilmiyoruz; bilsek de söyleme cesaretini kendimizde bulamıyoruz. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
19
" Anlatmak istediğim şudur ki, eğer bizler, İslam şeriatının özünün ne olduğunu kaynaklarıyla bilebilmiş olsak, şeriatçıyı kendi silahlarıyla susturup, insanlarımızı akıl çağma kavuşturmakta güçlük çekmeyeceğiz. İşte elinizdeki kitap bu maksatla, yani şeriatçının yalanlarını yüzüne vurmak ve insanlarımızı bu yalanlardan kurtarıp yaşantılarını akılcı düşünce yoluyla düzenlemeye alıştırmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Her vesile ve fırsatta dile getirmeye çalıştığım inancım şudur ki, İslam şeriatını ve onu uygulamaya çalışan şeriatçıyı, Türkiye için giderek büyüyen bir tehlike olmaktan çıkarmanın başlıca yolu, ister Kur'an olarak ve ister Kur'an olmayarak (örneğin hadis şeklinde) konmuş olan din verilerini akılcı eleştiriden geçirip sergilemektir. Bu yapılacak olursa, aklı başında hiçbir insanın "şeriat" yanlısı olmasına imkân kalmayacak ve şeriatçıyla savaşım, olumlu sonuç sağlayacaktır. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı
20
" Söylemek isterim ki, benzeri bir değişikliği ben de, henüz genç denebilecek bir yaştayken geçirmiştim. İslam şeriatının, "özü” itibariyle iyi ve fakat bilgisiz din adamları yüzünden "kötü” uygulamaya sokulduğunu sanmaktayken, merak saikiyle araştırmalara giriştikçe gerçeklerin böyle olmadığını, asıl kötü olan şeyin, doğrudan doğruya bu "öz" olduğunu anladım. Çünkü akılcı eleştirilerim bana şunu öğretti ki, hoşgörüsüzlük, bağnazlık, insan varlığına saygısızlık, aklı dışlamıştık, özgür düşünceye yabancılık vs... gibi her türlü olumsuzluk bu "öz"de yatmakta. "
― İlhan Arsel , Şeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı