Home > Work >
1 " Onun düşünceleri ve niyetleri bir başka başkasının yardımı olmadan gelişemiyordu. Tıpkı kendiliğinden olup yere düşmeyen elmalar gibi. "
― Ivan Goncharov ,
2 " Baharda günler uzayınca yine herkes şaşar ve sevinir. Ama bu uzun günlerin ne işlerine yaradığını sorsanız kimse cevap veremez. "
3 " Avrupa, hayallerini gerçekleştirmek için kuran insanların memleketidir. "
4 " Ah yarabbi! Ne budala insanlar var! Evleniyorlar. "
5 " Ah, yarabbi, hayat bir türlü yakamı bırakmıyor, nereye gitsem peşimde. "
6 " Nerede sanatkarın "gizli göz yaşları"? Sadece kaba, zalim, alaycı bir gülüş! "
7 " Düştüğü ıssız ve vahşi ormandan kurtulup da doğru yola çıkması imkansız görünüyor. Etrafındaki ve ruhundaki orman gittikçe sıklaşıyor, karanlıklaşıyor; dar geçitler kapandıkça kapanıyordu; zekasındaki uyanıklık gittikçe azalıyor ve artık içindeki sönmüş kuvvetleri bir an için uyandırabiliyor. Düşünme ve isteme kudreti çoktan ve belki de ümitsiz olarak felce uğramıştı. "
8 " Hayatın ideali bir yerde oturmaksa, ne diye insanlar her tarafta demir yolları yapıyor, gemiler işletiyorlar? "
9 " Oblomov nerede ise ağlayarak kendi kendine: "Ben niçin böyleyim" diye soruyor, başını tekrar battaniyenin altına saklıyordu. "Niçin?". Kendini başkaları gibi yaşamaktan alıkoyan kötü kuvvetin ne olduğunu boşuna aradıktan sonra içini çekti, gözlerini kapadı; ... "
10 " Tutulmuş göz yaşları. Ne fena bu erkeklerin hislerinden utanmaları. Sahte bir gurur. Zekalarından utansalar daha iyi ederler. "
11 " Zaten tabiatın vahşisini, heybetlisini ne diye severler bilinmez. Vahşilikten, heybetten ne çıkar? Mesela deniz. Allah eksik etmesin ama bizden uzak olsun daha iyi! İnsana hüzün vermekten başka şeye yaramaz. Baktıkça ağlayacağınız gelir. Bu uçsuz, bucaksız su kitlesi önünde ruh ezilip büzülür, hiç değişmeden, alabildiğine uzayıp giden bu güzel manzarada yorulan göz, dinlenecek bir yer bulamaz. "
12 " İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak? "
13 " Hani bazı gurublar vardır, ufuktaki kızıllıkta sanki atlılar bir prensesi kumlu, dolambaçlı bir yoldan kasvetli bir harabeyi gezmeye götürürler, sonra dört nala bir şatoya dönerler. Orada onları bekleyen bir ihtiyar vardır. İki Gül savaşından bir hikaye anlatır, yemekte bir yaban keçisi yenir, bir genç kız harp çalarak bir ballad söyler. Walter Scott'un hayalimize doldurduğu birçok sahneler ufku doldurur. "