Home > Work > Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
1 " Kitap okurum : içinde sen varsın, şarkı dinlerim : içinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim : karşımda sen oturursun, çalışırım : karşımda sen. Sen ki, her yerde «hâzırı nâzır»ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin : sen benim sekiz yıldır dul karımsın... "
― Nâzım Hikmet , Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
2 " Zafere DairKorkunç ellerinle bastırıp yaranı dudaklarını kanatarak dayanılmakta ağrıya. Şimdi çıplak ve merhametsiz bir çığlık oldu ümid... Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır... Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. Düşman haşin zalim ve kurnaz. Ölüyor çarpışarak insanlarımız - halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı - ölüyor insanlarımız - ne kadar çok - sanki şarkılar ve bayraklarla bir bayram günü nümayişe çıktılar öyle genç ve fütursuz... Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. En güzel dünyaları yaktık ellerimizle ve gözümüzde kaybettik ağlamayı: bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp gözyaşlarımız gittiler ve bundan dolayı biz unuttuk bağışlamayı... Varılacak yere kan içinde varılacaktır. Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır... "
3 " Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve HanımelleriO mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruli hanımeli açan evin. O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruli hanımeli açan eve. Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruli hanımeli açan ev.. "
4 " Ne güzel şey hatırlamak seni:ölüm ve zafer haberleri içinden,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken...Ne güzel şey hatırlamak seni:bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elinve saçlarındavakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...İçimde ikinci bir insan gibidirseni sevmek saadeti...Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,güneşli bir rahatlıkve etin daveti:kıpkızıl çizgilerle bölünmüşsıcak koyu bir karanlık...Ne güzel şey hatırlamak seni,yazamak sana dair,hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,kendisi değiledasındaki dünya...Ne güzel şey hatırlamak seni.Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:bir çekmecebir yüzük,ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.Ve hemenfırlayarak yerimdenpenceremde demirlere yapışarakhürriyetin sütbeyaz maviliğinesana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...Ne Güzel Şey Hatırlamak SeniNe güzel şey hatırlamak seni:ölüm ve zafer haberleri içinde,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken... "
5 " Güneşi İçenlerin TürküsüBu bir türkü:-toprak çanaklardagüneşi içenlerin türküsü!Bu bir örgü:-alev bir saç örgüsü!kıvranıyor;kanlı; kızıl bir meş’ale gibi yanıyoresmer alınlarındabakır ayakları çıplak kahramanların!Ben de gördüm o kahramanları,ben de sardım o örgüyü,ben de onlarlagüneşe gidenköprüdengeçtim!Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.Ben de söyledim o türküyü!Yüreğimiz topraktan aldı hızını;altın yeleli aslanların ağzınıyırtarakgerindik!Sıçradık;şimşekli rüzgâra bindik!.Kayalardankayalarla kopan kartallarçırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.Alev bilekli süvariler kamçılıyorşaha kalkan atlarını!Akın vargüneşe akın!Güneşi zaptedeceğizgüneşin zaptı yakın!Düşmesin bizimle yola:evinde ağlayanlarıngöz yaşlarınıboynunda ağır birzincirgibi taşıyanlar!Bıraksın peşimizikendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!İşte:şu güneştendüşenateştemilyonlarla kırmızı yürek yanıyor!Sen de çıkargöğsünün kafesinden yüreğini;şu güneştendüşenateşe fırlat;yüreğini yüreklerimizin yanına at!Akın vargüneşe akın!Güneşi zaaptedeceğizgüneşin zaptı yakın!Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,toprak kokuyor bakır sakallarımız!Neş’emiz sıcak!kan kadar sıcak,delikanlıların rüyalarında yanano «an»kadar sıcak!Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,ölülerimizin başlarına basarakyükseliyoruzgüneşe doğru!Ölenlerdöğüşerek öldüler;güneşe gömüldüler.Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!Akın vargüneşe akın!Güneşi zaaaptedeceğizgüneşin zaptı yakın!Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!Kalın tuğla bacalarkıvranarakötüyor!Haykırdı en önde giden,emreden!Bu ses!Bu sesin kuvveti,bu kuvvetyaralı aç kurtların gözlerine perdevuran,onları oldukları yerdedurdurankuvvet!Emret ki ölelimemret!Güneşi içiyoruz sesinde!Coşuyoruz,coşuyor!..Yangınlı ufukların dumanlı perdesindemızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!Akın vargüneşe akın!Güneşi zaaaaptedeceğizgüneşin zaptı yakın!Toprak bakırgök bakır.Haykır güneşi içenlerin türküsünü,Hay-kırHaykıralım!Nâzım Hikmet "