Home > Work > Şiirler 8 – İlk Şiirler
1 " İNCİYüzlerce sene evvel çok güzel bir kız varmış.Ayağına kapanıp bütün gençler yalvarmışBu eşi bulunmayan güzeli almak için.Erimişler aşk denen alevden için için,Güneşin sızağıyla eriyen karlar gibi;Hepsinin bu sevdadan hicran olmuş nasibi...Böyle yaşıyorlarken dünyalarına küskün,Güzel kız davet etmiş aşıklarını bir gün.Demiş:"Elbet veremem gönlümü hepinize,Fakat bir müsabaka açıyorum ben size:En güzel, en kıymetli inciyi bana her kimGetirirse onunla artık evleneceğim..."Aşıklar mallarını feda edip satmışlar,Dört taraftan en büyük inciyi aratmışlar.Yüzlerce sene evvel bir saz şairi varmış;Bu gencin de gönlünü o kızın aşkı sarmış.Aklını alıvermiş gök ela renkli gözler;Her dakika biricik sevgilisini özler,Her dakika ağlarmış, sızlarmış, ah edermiş;Aşkından perişanmış, mahzunmuş, derbedermiş...Duymuş müsabakayı bu aşık da nihayet,"İnci nedir?" diyerek o anda etmiş hayret.Çünkü o ana kadar inciyi bilmiyormuş."İnci nasıl şey?" diye bir ihtiyara sormuş:"Ben onu hiç görmedim gezdim de diyar diyar."Demiş ki zavallıya gülümseyip ihtiyar:"Güzel bir taştır inci, kadınların süsüdür;Durduğu yer onların açık, beyaz göğsüdür.Denizden çıktığından, pahalıdır gayetle..."Bu sözleri duyunca aşık bakar hayretle,Der ki:"Ben deniz nedir, onu da bilmiyorum."İhtiyar denizi de anlatır: "Dinle yavrum,Bu öyle bir sudur ki ufuğa kadar açık,Bazan dalgalar vardır kıyısında ufacık;Bazan fırtına çıkar, hava olunca lodos,Deniz birden kudurup kayalara vurur tos.Sen karada gezmişsin, belli, bu yaşa kadar.Bu dağların ardında çok uzak bir deniz var.Pek merak ediyorsan yürü, memleketler aş."Saz şairi, bu sözler bitince, yavaş yavaşDenizi bulmak için seyahate koyulur;Uzun yollar üstünde harap olur, yorulur.Nihayet gök toprağa ışığını dökerkenBir sahile yaklaşır, henüz şafak sökerken....Aradan bir yıl geçip nihayet mühlet bitmiş,Aşıklar akın akın kızın yanına gitmiş.Hepsi de dizilmişler önüne birer birer;Ellerinin üstünde donuk, beyaz inciler.Güzel kız seyre dalmış,oturarak yerine;İpek elbisesinin uzun eteklerineBütün delikanlılar koymuş hediyesini!Gözlerini açarak herkes kesmiş sesini:"Acaba hangisini kabul edecek ?"diye...Dışardan bir gürültü duyulmuş o saniye:"Bırakın, muradıma ben bugün ereceğim,Bırakın sevgilime inciler vereceğim...""O da getirsin" diye güzel kız vermiş izin,Şair içeri girmiş, tereddüt etmeksizin.Anlatmış kalbindeki sızlayan bir yarayı,Anlatmış uzun uzun bütün bu mecarayı."Ben bir şair aşıkım, elimde bir kırık saz,Yapyalnız yaşıyorum, derdim çok, sevincim az.O güzel gözlerine bir pınar gibi gönlümYıllarca aka aka tükendi tahammülüm.Fakat seni unutmak gelmiyordu elimden.Ve bir gün işittim ki inci istemişsin sen.Ama bu ana kadar görmemiştim ben onu,Öğrendim bu incinin denizde olduğunu.Deniz nerde diyerek arıyordum bu sefer;Aşkının kuvvetiyle aştım dağlar, tepeler.Nice ülkeler gezdim, nice dağlar dolaştım,Bir sabah sonu gelmez bir denize ulaştım:Güneş içinden doğup içinde batıyordu;Sular arzın üstüne yaslanmış yatıyordu.Rüzgar yavaş esiyor,engin sessiz, durgundu;Vücudum aylar süren yolculuktan yorgundu.Aşkınla geliyordu kalbime kuvvet yine;İndim büyük denizin o büyük sahilineİncileri topladım ,uğraşıp didinerek!"Aşıkın sözlerini dinlerken kadın, erkek;Şair omuzundaki bir torbayı uzatmış,Yere, bağını çözüp, incileri boşaltmış.Fakat o anda herkes kahkahalarla gülmüş:Çünkü inci yerine çakıl taşı dökülmüş.Güzel kız genç aşıka demiş: "Bunu iyi bil:Bu, parayla alınan incilere mukabil,Senin çakıl taşların çok değerlidir elbet;Şair! Yaşayacağım seninle ilelebet... "
― Nâzım Hikmet , Şiirler 8 – İlk Şiirler
2 " HALA SERVILERDE AĞLIYORLAR MI ?Bir inilti duydum serviliklerdeDedim: Burada da ağlayan var mı ?Yoksa tek başına bu kuytu yerde,Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?Gözlere inerken siyah örtüler, Umardım ki artik ölenler güler, Yoksa hayatında sevmiş ölüler, Hala servilerde ağlıyorlar mı? "
3 " Deniz durgun göl gibi, gitgide genişliyorSular kayalıklarda nurdan izler işliyor, Engine sarkan gökler baştan başa yıldızlı. .Şimdi göğsümde kalbim çarpıyor hızlı hızlı. Göklerden bir yıldızın gölgesi düşmüştü suyaDalmış suyun koynunda bir gecelik uykuyaBazan uzunlaşıyor, bazan da kıvranıyorDurgun suyun altında bir mum gibi yanıyorYakın olayım diye bu gökten gelen izeÖyle eğilmişim ki kayalardan denizeAlnımdan düşen saçlar yorulmuş suya değdiBaktım geniş ufuklar başımın üstündeydiBilemem nasıl oldu geldi ki öyle bir anYenilmez bir haz duyup denize atılmaktanKurtulmak ne kolaymış faniliğimden dedimDoğruldum atılırken bir dakika titredim.Bir dakika sonsuzluk doldu taştı gönlümdenBir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden.- BİR DAKİKA "
4 " YAĞMURYağmur serpeliyor...Yağmur değil bu,Teselli yağıyor sanki göklerden.Allahın kalplere baktığı yerdenYağmur serpeliyor...Geceler serin,Zulmeti şifalı şimdi göklerin...Geceler kalbime daha çok yakın! Geceler, bu yaşlar dinmesin sakın, Gönülden muhtacım serinlemeğe,İçimden silkinip bir "Oh" demeğe...Göklere cçevrilen alnıma yer yer,Batıyormuş gibi soğuk iğneler, İnce damlalarla yağmur düşüyor, Bir "Oh" diyemeden kalbim üşüyor!...Yağmur serpeliyor...Yağmur değil bu,Kalbe dert yağıyor sanki göklerden... "
5 " Heraklit! Heraklit ! Akar suya vurmak kabil mi kilit ? "
6 " GÖZLERİMMavi şimşekleriyle elektrikleşenmavi gözlerimeiki lastik çizme geçirdim.YolldımonlarıAnadolu'ya.Gittiler,geldiler.Geldiler fakat nasıl?Lastik çizmelerdizlerine kadar batmış çamura.Mavi gözlerimiki isli lamba gibi kapkara olmuş.Ben hemen batırdım diş fırçamısıcak kanlı beynimegözlerimi fırçaladım.Onlar iki kırmızı fener gibiparladılar.Şimdi benim mavi gözlerimkanlı.Şimdi iştekızıl bir perde önünden nasıl kaçarsa bir boğabeni gören her burjuvaöyle kaçıyor. "
7 " HASTA ARKADAŞ İÇİNO hastalandı.Gündüz,gece, günlercebeyaz yastıkta başıbakır bir mangal gibi yandı.O hastalandı.Bu şiiri yazan şairin arkadaşıhasta...Acabafertlere methiye değilsınıfımıza destan yazalım diyen şairo hastaya bu şiiri yazmak için beynin yarım saat sa'yini verebilir miydi?Sordukdedi:Emin olun ki günahsızım.Evet bir ferde on mısra söyledi ağzımfakatbeynim iş saatinden çalmadı bunu.Onun o tornadan yeni çıkmış çelik çocuk gibi sosyalistingözününbakır bir mangal gibi yandığını gören gözlerim mavi bir alevle kapandılar dün geceve bu sabahbu mısraları karyolamın demirine yazılı buldum. "
8 " GÖRMEDİM KULUNUN BAHTİYARINI Yarabbi yarattın bu gönüllereNeşeyle beraber gözyaşlarınıEn büyük azabı kattın bu ömreHer dem düşündürüp bize yarınıSana iman eden her temiz kalbiBile düşündüren varlığın gibiAkıl bu sırra da ermez YarabbiGGörmedim kulunun bahtiyarını "
9 " Aldı sazı ele Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası,Bakalım ne dedi:Bizim fırkaya derlerCumhuriyetçi TerakkiperverHem fırkacıyız, hem berberİşçiyi çiftçiyi tıraş ederizPerdah olmazlarsa telaş ederiz.Yaldızlı bir kazık kakalımİşçinin açlıktan kokan nefesineMavi boncuk takalımKöylünün püskülsüz fesineFakat hürmetle riayetle bakalımEcnebi sermayesineİşçiyi çiftçiyi tıraş edetizPerdah olmazlarsa telaş ederiz.Aldı sazı ele Halkçı Cumhuriyet Fırkası,Bakalım ne dedi:Terakkiperver'lere kanmayınOnlar dostunuzdur sanmayınParmağınızı siyasete banmayınPalan olsa da sırtınıza sırma hırkamızSamansız bırakmaz sizi Fırkamız.Çıkar elbet bir gün Mesai KanunuYüz sene, bin sene bekleyin bunuİşte buna derler Ali Cengiz oyunuPalan da olsa sırtınıza sırma hırkamızSamansız bırakmaz sizi Fırkamız. Aldı sazı ele amele ve köylü, Bakalım ne dedi:Semerkant elinden yollasanız da İçini ipekle çullasanız da Ne kadar telleyip pullasanız daSırtıma vurulan palandır palanİnanmam yalandır, yalandır, yalan.- DESTAN "