Home > Work > Şiirler 3 – Kuvâyi Milliye
1 " Sevgilim,başlar önde, gözler alabildiğine açık, yanan şehirlerin kızıltısı,çiğnenen ekinlerve bitmez tükenmez ayak sesleri :gidiliyor. Ve insanlar katlediliyor:ağaçlardan ve danalardan daha rahatdaha kolaydaha çok. Sevgilim,bu ayak sesleri, bu katliamdahürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içindengüneşli elleriyle kapımızı çalacak olangelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman... "
― Nâzım Hikmet , Şiirler 3 – Kuvâyi Milliye
2 " Ve insanlar, ah, benim insanlarım,yalanla besliyorlar sizi,halbuki açsınız,etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. "
3 " ONLAROnlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar;korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlarve kahreden yaratan ki onlardır, destanımızda yalnız onların maceraları vardır. Onlar ki uyup hainin iğvasına sancaklarını elden yere düşürürlerve düşmanı meydanda koyup kaçarlar evlerineve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürlerve yeşil bir ağaç gibi gülenve merasimsiz ağlayanve ana avrat küfreden ki onlardır,destanımızda yalnız onların maceraları vardır. Demir, kömür ve şekerve kırmızı bakırve mensucatve sevda ve zulüm ve hayatve bilcümle sanayi kollarınınve gökyüzü ve sahra ve mavi okyanusve kederli nehir yollarının,sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı bir şafak vakti değişmiş olur,bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman.En bilgin aynalara en renkli şekilleri aksettiren onlardır. Asırda onlar yendi, onlar yenildi.Çok sözler edildi onlara dairve onlar için: zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,denildi. "
4 " Tavşan korktuğu için kaçmazkaçtığı için korkar. "
5 " NURETTİN EŞFAK'IN BIR MEKTUBU...Mektepten istifa ettim.Cepheye gidiyorum ihtiyat zabitliğiyle.Çocuklarımıza Türkçe okutmak,öğretmek, sevdirmek onlaradünyanın en diri, en taze dillerinden birini,kendi dillerini,güzel şey, büyük şey. Fakat bu dilin insanları için çakmak çalmak cephededaha büyükdaha güzel. Biliyorum:iş bölümünden bahsedeceksin.Fakat, Ankara'da çocuklara ders vermek,bozkırda ateş hattına girmekhaksız ve hazin bir iş bölümü. Öyle günler yaşıyoruz kiben bir iş yapabildim diyebilmek için:hep alnının ortasında duyacaksın ölümü. ... "
6 " ÖLÜME DAİRBuyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz. Biliyorum, ben uyurken hücreme pencereden girdiniz. Ne ince boyunlu ilâç şişesini ne kırmızı kutuyu devirdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı başucumda durup el ele verdiniz. Buyrun, oturun dostlar hoş gelip sefalar getirdiniz.Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor? Osman oğlu Hâşim. Ne tuhaf şey, hani siz ölmüştünüz kardeşim. İstanbul limanında kömür yüklerken bir İngiliz şilebine, kömür küfesiyle beraber ambarın dibine...Şilebin vinci çıkartmıştı nâşınızı ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız simsiyah başınızı. Kim bilir nasıl yanmıştır canınız... Ayakta durmayın, oturun, ben sizi ölmüş zannediyordum, hücreme pencereden girdiniz. Yüzünüzde yıldızların aydınlığı hoş gelip sefalar getirdiniz...Yayalar-köylü Yakup, iki gözüm, merhaba. Siz de ölmediniz miydi? Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp çok sıcak bir yaz günü yapraksız kabristana gömülmediniz miydi? Demek ölmemişsiniz?Ya siz? Muharrir Ahmet Cemil? Gözümle gördüm tabutunuzun toprağa indiğini.Hem galiba tabut biraz kısaydı boyunuzdan. Onu bırakın Ahmet Cemil, vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan, o ilâç şişesidir rakı şişesi değil. Günde elli kuruşu tutabilmek için, yapyalnız dünyayı unutabilmek için ne kadar çok içerdiniz... Ben sizi ölmüş zannediyordum. Başucumda durup el ele verdiniz, buyrun, oturun dostlar, hoş gelip sefalar getirdiniz...Bir eski Acem şairi : «Ölüm âdildir» — diyor,— «aynı haşmetle vurur şahı fakiri.»Hâşim, neden şaşıyorsunuz? Hiç duymadınız mıydı kardeşim, herhangi bir şahın bir gemi ambarında bir kömür küfesiyle öldüğünü?...Bir eski Acem şairi : «Ölüm âdildir» — diyor. Yakup, ne güzel güldünüz, iki gözüm. Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir... Fakat bekleyin, bitsin sözüm. Bir eski Acem şairi : «Ölüm âdil...» Şişeyi bırakın Ahmet Cemil. Boşuna hiddet ediyorsunuz. Biliyorum, ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lâzım, diyorsunuz...Bir eski Acem şairi... Dostlar beni bırakıp, dostlar, böyle hışımla nereye gidiyorsunuz? "
7 " KARAYILAN HİKAYESİ..."Karayılan" olmazdan önce umurunda değildi Karayılan'ınkıyamete dek düşmana verseler Antep'i.Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar.Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi,Korkaktı da bir tarla sıçanı kadar. Siperi bir gül fidanıydı onun,gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyunak bir taşın ardındankara bir yılançıkardı kafasını. Derisi ışıl ışıl, gözleri ateşten al,dili çataldı.Birden bir kurşun gelipkafasını aldı. Hayvan devrildi kaldı. KarayılanKarayılan olmazdan öncekara yılanın encamını görüncehaykırdı avaz avazömrünün ilk düşüncesini:"Ibret al, deli gönlüm,demir sandıkta saklansan bulur seni,ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm. "Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıpbir tarla sıçanı kadar korkak olan,fırlayıp atılınca ileribir dehşet aldı Anteplileri,seğirttiler peşince.Düşmanı tepelerde yediler.Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıpbir tarla sıçanı kadar korkak olana:KARAYILAN dediler.... "