Home > Author > Mîna Urgan
1 " İlkin şunu belirttim: Psikolojik açıdan kadın erkek ayrımını tamamiyle yanlış buluyorum. Çünkü gerçek bir insan, kadınla erkeğin uyumlu bir karışımıdır. Kafa yapısı ve ruhsal yapısıyla salt erkek olan bir kişi, gerçek bir insan sayılamayacağı gibi, kafa yapısı ve ruhsal yapısıyla salt kadın olan bir kişi de gerçek bir insan sayılamaz. Ancak kadınlara özgü bilinen niteliklerle erkeklere özgü bilinen nitelikleri kendi benliklerinde uyumla kaynaştıranlar gerçek insanlardır. Cinsel açıdan değil, ama ruhsal açıdan birz hermafrodit olmak gerekir, gerçek bir insan sayılabilmek için. "
― Mîna Urgan , Bir Dinozorun Anıları
2 " Çağımıza ayak uydurmalıyız palavrasına hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üzerine kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım? "
3 " Ötanazi için İngilizce'de çok güzel bir deyim vardı: "Mercy killing" yani merhametten ötürü öldürmek. Sevgilim Thomas More ta on altıncı yüzyılın başlangıcında, bu deyimi kullanmadan Ütopya'sında ötanazi'yi savunur. 1935'de Katolik Kilisesi onu resmen ermiş ilan etmişti. Gerçekten öyleydi kendisi, ama Kilisenin sandığı gibi Katolik bir ermiş değil, komünist bir ermişti aslında. "
4 " ilk sevgilim çikolata kokardı.Son sevgilim ölüm.(Aradakilerin kokusu yoktu.)Ben ölüm kokan son sevgilimi sevdim en çok. "
5 " Çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşindenkoşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. Böyle bir dünyada, bunca felâket, bunca yoksulluk,bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar -yani gerçekten insansayılamayacak yaratıklar- kişisel açıdan mutlu olabilirler. "
6 " Ölüler çiçek açar Toprağın altında. Haberler gelmez olur, Kapı zilleri çalmaz, Telefonlar susar. Amaölüler şarkı söyler Toprağın altından. Ölüler seslenirler bize Denizlerin derinlerinden. Ölüler top topateş olup yanarlar Gecelerin karanlığında Ölüler hep çiçek açarlar Toprağın altında. "
7 " Sonunda astı kendini Karadut ağacına. O ağacın kökleri Hepimizin yüreğine dalmıştı. Hep birlikteyemiştik meyvelerini, Hep birlikte gülmüştük gölgesinde. Ama o, tek başına astı kendini Karadutağacına. "
8 " Ne var ki, oğlum Mustafa dünyaya gelince, sonunda bir komedyaya dönüşen sinsi bir savaşım yaşamıştık: Annem, ince bir altın zarfla kaplı küçücük bir Kuran'ı, mavi bir kurdelayla torununun bebek yatağına bağlamıştı. (Kendi büyük boy Kuran'ı, ipek bir şala sarılı olarak, yatağının başucunda dururdu.) Annem sokağa çıkar çıkmaz, ben o küçük Kuran'ı Mustafa'nın yatağından alır, annemin yatağına bitişik komidinin üstüne koyardım. Ben sokağa çıkar çıkmaz da, annem küçük Kuran'ı eski yerine koyardı. Bu konuda ne Şefika bir şey söylerdi ne de ben. Derken, günün birinde baktım ki, artık yatağının kenarına tutunarak ayağa kalkabilen oğlum, o küçücük elleriyle minik Kuran'ın sarfını parçalamış, içindeki kağıtları ağzına doldurmuş, çiğniyor. Elimde olmadan kahkahalar atmaya başlayınca, annem odaya girdi. Bebeğin ağzından Kuran parçalarını çıkarıp avucuna koydu, bir tek laf etmeden, trajik bir yüzle çıkıp gitti. Kuran savaşımız da bitti böylece. "
9 " Kendi ailemin eski serveti dahil, her zenginliğin arkasında ya bir haksızlık, ya bir sömürü, ya bir hırsızlık olabileceği konusunda kuşkularım vardır hep. "