Home > Author > Jean-Paul Roux
1 " Av, savaşın yerini tutan bir etkinlik olarak görülürdü ya da daha sonraki bir tarihten kalma bir metne göre savaşı en iyi öğreten etkinlikti. Türklerin gözünde savaş ile av hemen hemen eş anlamlıydı ve genel kural olarak erişkin sayılabilmek için bir insanı öldürmek gerekiyordu, av başarısı da genellikle buna eş tutulurdu. "
― Jean-Paul Roux , Türklerin Tarihi: Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl
2 " ...pek küstahca konuştunuz. Zafer Tanrı'nın onu bahşettiği kişinin olacaktır." Noyan Baycu "
― Jean-Paul Roux , Moğol İmparatorluğu Tarihi
3 " Histoire de l'Empire Mongol "
― Jean-Paul Roux
4 " Bugut Yazıtında, bir çocuğu emziren dişi bir kurdu (Kurt) gösteren rölyef, yegane güvenilir bilgiyi aktarmaktadır. Bunların en eskisi şöyle der: “T'u-küeler, Hiung-nuların bir koludur. Boylarının adı A-se-na idi. Yalnız başlarına bir grup oluşturdular, ancak daha sonra komşu bir devlet karşısında yenilgiye uğradılar ve on yaşlarında küçük bir erkek çocuğu dışında boylarının tamamı imha edildi. Onun bu gençliğini gören askerlerin [düşmanların] hiçbiri, onu öldürmeye cesaret edemedi. Nihayet çocuğun ayaklarını kestiler ve onu otlarla kaplı bir bataklığa attılar. Orada bulunan dişi bir kurt onu etle besledi. Oğlan çocuğu bu şekilde büyüdü ve dişi kurtla birlikte oldu. Kurt derhal gebe kaldı. Kral, çocuğun hâlâ yaşadığını öğrenince, onu öldürmeleri için adamlarını yeniden yolladı. Adamları, çocuğun yanında dişi bir kurt görünce, onu çocukla birlikte öldürmek istemediler. Dişi kurt, derhal Kao-Tchang'ın (Turfan) kuzeybatısında bir dağa kaçtı. Bu dağda bir mağara ve mağaranın içinde düz bir plato bulunmaktaydı. Sık otlarla kaplı, çevresi birkaç yüz li gelen mağaranın dört bir yanı dağlarla çevriliydi. Bu dağa sığınmış olan dişi kurt, on erkek çocuğu dünyaya getirdi. Çocuklar büyüyünce, dışarıda kendilerine birer eş buldular ve onlar da kısa sürede anne oldu. Çocukları birer isim aldı. Bunlardan biri A-se-na idi.” Bu raporda birçok dinsel temayı yan yana görmekteyiz: Bataklığa terk etme, bir halkın tamamının ölümü, yeniden doğuş alâmeti, bir yabancı tarafından evlât edinme, bir hayvanla cinsel ilişkide bulunma, göç, dölleyici su, anne mağara simgesi olan mağara ve nihayet dağlar arasındaki tecrit. Ana hatlarıyla bu söylen T'u-küelerden daha yaşlıdır, dolayısıyla Hiung-nu, Wusun ve Kao-külerde (Ting-ling) bile görülmektedir. "
― Jean-Paul Roux , Eski Türk Mitolojisi
5 " Fırtına ve ona eşlik eden en dikkat çekici olaylar olan yıldırım ve gök gürlemesi, eski Türk halklarını oldum olası derinden etkilemiştir. Kâşgarlı Mahmud'a göre, bunlar bizzat gök tanrı Tengri tarafından gerçekleştirilmektedir. Bazı anekdotlar, (büyük bir fırtınanın eşlik ettiği) şiddetli, tekrarlanan ve uzun gök gürlemesinin ulu tanrının bir cezası olarak algılandığını göstermektedir. Muhtemelen gök gürlemesi daha o zamanlar kişileştirilmiştir: Yıldırım düştüğünde, Uygurlar oklarını gökyüzüne doğru çevirerek ona karşı yöneltmişlerdir. Volga Bulgarlarında, yıldırım düşen evin yakınına yaklaşılmaz; evi ve içerisinde bulunan insan ve eşya da dahil ne varsa terkederler. Şöyle derler: “Bu yer tanrının gazabına uğramıştır. "
6 " Türklerde hükümdarın tahta çıkması, şüphesiz değişik tasarımlara dayanan belli ritüellerle ilişkiliydi. Çin yıllıkları T'u-küeler ve T'o-paların, doğu kaynakları ise Hazarların, tahta çıkarken hükümdarlarını bir keçenin üzerine oturtarak, havaya kaldırıp, bir daire şeklinde dolaştırdıklarından bahseder. Daha sonra sıkıca boğazını sıkarlar ve tam boğulacağı sırada, kendisinden hükümdarlık edeceği süreyi tahmin etmesini rica ederler. Bütün bunlar olup biterken, görünenin aksine Mantık önemsizdir. Boğma taklidi, Kanını dökmeden gerçekten bir hükümdarın nasıl öldürüldüğünü anımsatır. Şu halde, tahta çıkmak sıradan yaşamın ölümüdür ve bunu hükümdarlık yaşamı için bir diriliş takip eder. Bir keçenin üzerine oturtarak havaya kaldırmak suretiyle, onu göğe (Tengri) sunarlar (kral ise gücünü bundan almaktadır). Dairesel hareketler ise, evrenin hareketini taşınan kişiye aktarırlar. Muhtemelen, Orhon Yazıtlarında bir metin bu seremoniye anıştırmada bulunmaktadır: “Gök, babam İlteriş Kağan'ı ve annem İlbilge Hatun'u saçından tutup yukarı kaldırdı.” Ne var ki, bu şamanist modelde bir kozmik seyahati de çağrıştırabilir (Şamanizm). "
7 " T'u-küelerin devletinde bayrak, altından bir kurt başıyla süslüdür; bu sadece bir figür olmaktan ziyade, şüphesiz altınla kaplanmış gerçek bir kafatasıdır. Hükümdarın kapısının girişine yere dikilir ve yürüyen ordunun önünde taşınır. Bundaki amaç, yalnızca toplanmak değil, aynı zamanda efsanede olduğu gibi Kurdun halkına liderlik etmesidir. "