Home > Author > Dušan Kovačević
1 " İNTİHAR EDEN ADAM: Hayır, hayır, hayır! Hiçbir şey görmüyorum! Sadece nehri ve sonumu görüyorum!.. Ayrılırken, size bir soru sormak istiyorum. Hepimizi ilgilendiren bir şey... Kurt, neden ot yemez?KADIN: Anlamadım aşkım?BALIKÇI: Kurt, neden ot yemez diye sordu?KADIN: (Şaşırmış) Giderken, sorduğun soruya bak! Nasıl bir soru bu? Bir daha birbirimizi hiç görmeyeceğiz, oysa sen, “Kurt, neden ot yemez?” diye soruyorsun.BALIKÇI: (Omuzlarını düşürür) Herhalde... otu sevmiyor. Başka bir açıklama bulamıyorum.İNTİHAR EDEN ADAM: Kurt, ot yemez, bunu onun için koyunlar yapar. Bizimle ilgisi nedir? Biz koyunuz, hayatımız boyunca kurtlar için otladık. İnsan derisine bürünmüş kan emici canavarlar için! Canavarlar; ayaklarımızı, gözlerimizi, böbreklerimizi yediler, kanımızı emdiler! Daha çocukluğumuzdan beri, kuzuyken onlar için otladık hep! Kendimize bir bakalım! Neye benziyoruz! Üçümüzden, sağlıklı bir insan bile çıkmaz!İntiharın Genel Provası "
― Dušan Kovačević , İntiharın Genel Provası
2 " MENAJER: (Tel örgüden dışarıdaki dünyaya bakarak) Kızmayın ama, burada sanki maymun kafesi içindesiniz.STEVA: Hangi açıdan baktığınıza bağlı. Dışarıdan bakarsanız, evet... küçük bir maymun kafesindeyiz. Buradan dışarıya bakarsanız, dünyanın büyük bir maymun kafesi içinde olduğunu görürsünüz. Sorun, hangi açıdan baktığınızda...Dar Ayakkabıyla Yaşamak "
― Dušan Kovačević , Dar Ayakkabıyla Yaşamak
3 " MALDİV BEY: Onları, gerçek televizyon 'öldürdü'. Onlar bir tek televizyona inandılar. Televizyonu çok izleyen insanlar, bilgili insanlardır. Televizyona inanan insanlar ise aptaldır...Dar Ayakkabıyla Yaşamak "
4 " İNTİHAR EDEN ADAM: Özür dilerim, sinirlerim kaldırmıyor artık. Ben normal biri değilim galiba. Küçücük bir olayda bile çığlık atmaya başladım. (Ölü gibi kanepeye uzanır) Nasıl bağırdığımı duydunuz mu? Deli gibi...İŞADAMI: Bağırdınız - müthiş bir olay bu! Mükemmel! Özel bir çığlıktı! Psikiyatr olan ağabeyim, kendisi Avrupa'nın en tanınmış terapistlerinden biridir, sürekli tekrar eder: “Bağır! Bağır! Bir yere git, dağa, ormana, insanların olmadığı bir yere git ve bağır; yarım saat bağır, kendini nasıl iyi hissettiğini göreceksin. Küçükken bütün gün bağırırdık”. Çünkü, ormandaki ayılar, kurtlar, yılanlar, yaban domuzları bize saldırırdı. Bağırırdık ve sapasağlamdık. Şimdi ise bu hastalıklı uygarlıkta, her şeyi içimize atıyoruz, bir çöp kutusuyuz aslında. Ruhsal çöp kutumuz döküntülerle dolunca, kirlilik oluşuyor. Zehirlenmeler yaşanıyor. İnsan kendi kendini hasta ediyor. Bağırdınız - bravo size!İntiharın Genel Provası "