Home > Author > Halide Edib Adıvar
1 " Neden sekiz olduklarını istiyor? Türkiye topraklarının sayısız cenk meydanlarında toprağa düşen yiğit çocuklarının sayısı sekiz olduğu için mi? Adlarını bile unuttuğu sekiz genç çocuğu hala şuurunun altında yaşıyor, zaman zaman mezarlarından kalkıp, rap rap, hafızasında dolaşıyor mu? Ah Türkiye, vah Türkiye... Kaç ihtiyar kafada, kaç kırık gönülde taze mezarlar içlerinde zaman zaman kalkan taze civanlar var! "
― Halide Edib Adıvar
2 " Bütün tıraşlı ve gömleklilere kafir gözüyle bakıyorlardı. "
― Halide Edib Adıvar , Türk'ün Ateşle İmtihanı
3 " Hayatın bazı ezelî anları vardır ki ne müddeti, ne şekli, ne tarifi vardır. Sadece bir duygulanma, sadece bir hayat sarsıntısıdır. "
4 " Mustafa Kemal Paşa deniz fenerlerini hatırlatıyordu. Işık saldığı zaman göz kamaştıracak kadar parlak, fakat ışık söndüğü zaman bir şey görmek ihtimali yok. "
5 " Dünya ne garip, ne garip bir şeydi! Bazan, insan, yirmi üç yaşında birdenbire ne kadar ihtiyar, bütün dünyayı kavrayan ne büyük bir tecrübeye sahip oluyordu. "
6 " Yalnız geri hizmetlerinde değil, bizzat savaşta döğüşmüş kadınlar olduğunu da söylemeyi vazife sayarım. Bir tanesi Osmaniye’de Raziyeler köyünden Rahime adlı bir kadındı. Bu kadın, Kilikya’da Miralay Arif’in 11’inci fırkasında bizzat döğüşmüştü. 1920’de gönüllü olarak başıbozuklara katılmıştı. 1920 Şubat’ında Hasanbeyli tüneline hücum edenler arasındaydı. Bunlar, Fransızlar’dan seksen tüfek iki makineli tüfek almışlardı. Harpte ölen iki kişiyi de bu kadın sırtında getirmişti. Çevikliğinden dolayı ona ordu, Tayyar adını vermişti. 1920 Haziranında Osmaniye’de Fransız istihkamlarına hücuma o önderlik etmiş ve bu karargahın önünde vurularak ölmüştü. "
7 " Etrafımız, komşularımız sefalet içinde yaşarken kendimizin barış ve dirlik içinde yaşayabileceğimize inanmak ne yazık ki eski dünyanın bir düşünüşüydü. "
8 " Mustafa Kemal Paşa fikirlerini telkinden hiç yorulmaz, etrafını nihayet kendi düşüncelerine sürüklerdi. İnanıyorum ki, tarihin dinamik ve ani değişmeleri, çok zaman dinamik fertlerin eseridir. "
9 " Şuna inanmak gerek ki, Komünizm bile insanlar arasında ayrılık yaratan, din, ırk bakımından olmasa da başka bakımlardan, insanlara zulmeden bir sistemdir. "
10 " Bana öyle geliyor ki, adeta görünmeyen bir el Türk milletine yeni bir veche vermeye çalışıyor gibiydi. "
11 " Mustafa Kemal Paşa, hiçbir zaman bu kadar öfkelenmemişti. Adeta sesi kısıldı. Bizim de onlar derecesinde olduğumuz gün anlayacaklarını ve bize baş eğeceklerini söyledikten sonraEn son insana kadar onların medeniyetlerini başlarında parçalamak için can vereceğimizi ilave etti. Bana öyle geldi ki, bütün şerefimiz, Mustafa Kemal Paşa’nın bu ifadesinde ve sesinde dile geliyordu. "
12 " O vakit kendimi anlatmak imkanı olmadığını, karşımdakinin kafamı çarpa çarpa parçalayacağım bir kaya olduğunu fark ettim. "
― Halide Edib Adıvar , Kalp Ağrısı
13 " Adaleti ihsanla - yani anlayışla - tadil etmek her adalet teşekkülünün şiarıdır. Büyük bir dünya şairi, ihsanın - bu manada - en namdar hükümdara, tacından ve tahtından çok yaraşacağını söylüyor. Ve diyor ki, yeryüzünde adalete lütuf ve anlayış karıştırdıkları zaman, insanlar en çok samedaniyetin birer mümessili oluyorlar. "
― Halide Edib Adıvar , Yolpalas Cinayeti
14 " Fakat biz savaş yapmaya mecburduk. Çünkü düşmanlar evimize kadar gelmiş, savaş istesek de istemesek de yurdumuzu yakıp yıkacaklardı. Niçin? Çünkü, bir veya birkaç siyaset adamı Yakın Doğu’nun haritasını değiştirmek hevesine düşmüşlerdi. Yunanlılar da kazanç ve zafer hırsına düşmüşlerdi. Fakat onlar da bunun neye mal olacağını görüyorlardı. Gerçi, henüz zafere kavuşmamışlardı, işin sonu da gelmiş değildi. "
15 " Çünkü fikriyle sevgilisi karşı karşıya geldiği zaman, her ne ıstırap ve gözyaşı mukâbilinde olursa olsun, mutlak feda edilecek olan, sevgilidir. "
― Halide Edib Adıvar , Vurun Kahpeye
16 " Fetvada herhangimizi öldürmenin bütün Müslümanların dini bir vazifesi olduğu yazılıydı. "
17 " Memleketimizde Erzurum’dan İzmir’e kadar kanlı bir yol vardır. Orada ölenlerin her biri isimsiz ve memleketlerini esirlikten kurtarıp hür ve müstakil bir yurt yaratmak için canlarını vermişlerdi. Onlardan biri olmak ve o yolda can vermek benim için daima kafi bir mükafattı. "
18 " Ben epeyce uzun konuştuktan sonra, basma entarili bir kadın yanıma geldi. Anlaşılan gözleri pek göremiyordu.‘’Nerede? Nerede??’’ diye sordu. Ben yanına gidince, kollarını boynuma doladı. Kalbinin attığını duydum.‘’Senin ne dediğini anladığımı söylemek istiyorum. Benim Darülmuallimatta bir kızım var. O da hizmet edecek, sulh yapacaktır. Ben fukara bir çamaşırcı kadınım. Ona bu tahsili verebilmek için her gün çalışıyorum. O da bir gün hoca olacak. Senin konuştuğun gibi konuşacak’’ dedi.İşte, Türkiye’nin geleceğini kurtaracak bir kadın vatandaş! Nihayet dedi ki : ‘’Benim oğlum Çanakkale’de öldü. Ağlamıyorum. İşimi bırakmıyorum. Çünkü kızıma tahsil veremem. Fakat, hep yeni harplerden bahsediyorsun. Çanakkale’de ölenleri hiç söylemedin.’’Göğsünden bir lira çıkararak ‘’Hilali Ahmer’in yaralılarına’’ diye uzattı. Karşı karşıyaydık. Birbirimizin gözünün içine bakıyorduk. İkimizin de gözyaşları kalbimize akıyordu.O ana kadar Türkiye’nin geleceğine bu kadar iman ettiğimi hatırlamıyorum. Böyle bir unsur mevcut oldukça, memleketimiz için her türlü cefa ve fedakarlık azdır bile. "
19 " Zavallı hanımefendi, ah zavallı hanımefendi!’’ diye ızhar ettiler. Seslerindeki bu acıma bana biraz fena geldi, çünkü benim Anadolu’ya gelişim ve bu harekete katılışım, mukaddes bir gaye için ateşte yanmaya razı olanların zihniyetine uyuyordu. Benim için, içinde bulunduğumuz tehlikeler ve çektiğimiz zahmetler acınacak değil, şeref verecek bir vaziyetti. "
20 " Ne garip bir durumdaydık. Bir taraftan Hilafet kuvvetleri halka musallat olmuştu. Bir tarafta Kilikya’da Fransız kuvvetleri halkı öldürüyor, diğer yandan Yunanlılar etrafı yakıp yıkıyor, adam öldürüyordu. Nihayet, İstanbulda’ki İtilaf kuvvetleri de halkı eziyordu. Adeta, Garbin hakikat halde, Şark’a ‘’sopa siyaseti’’ tatbik ettiklerini ve ‘’Kahrolsun Türkler’’ diye bağırdıklarını duyuyor gibiydim. Türklerin kendileri de aralarında boğuştukları için, Milletin Ateşle İmtihanı’nın en korkunç anlarını yaşıyorduk. "