Home > Author > Jean-Jacques Rousseau >

" Güçsüz bir vücut ruhu güçsüzleştirir. İnsanlar için, iyileştirdiğini öne sürdüğü tüm hastalıklardan daha zararlı olan tıbbın gücü buradan geliyor. Kendi adıma, hekimlerin hangi hastalıklarımızı iyileştirdiklerini bilmiyorum, ama bize çok daha kötü hastalıklar verdiklerini biliyorum: Korkaklık, ödleklik, saflık, ölüm korkusu. Hekimler vücudu iyileştirse de, cesareti öldürüyorlar. Cesetleri yürütseler, bundan bize ne? Bize insanlar gerek, ellerinden insanların çıktığı da hiç görülmüyor.

Tıp, aramızda modadır; öyle olması gerekir. O, ne yapacaklarını bilmeyerek, korumakla vakit öldüren işsiz güçsüzlerin, aylakların eğlencesidir. Bunlar ölümsüz doğmak gibi bir talihsizliğe uğrasalardı, insanların en zavallıları olurlardı: Kaybetmekten hiçbir zaman korkmayacakları bir yaşam kendileri için hiçbir değer taşımazdı. Bu gibi insanlara onları pohpohlamak için gözdağı veren ve her gün duyabilecekleri tek zevki, ölmemiş olma zevkini aşılayan hekimler gerekir.

Burada tıbbın hiçliği üzerinde uzun uzadıya durmak niyetinde değilim. Amacım yalnızca onu ahlaksal açıdan incelemektir. Bununla birlikte, insanların tıbbın yararı konusunda da, tıpkı gerçeği ararken yaptıkları gibi aynı safsatalara başvurduklarını belirtmekten kendimi alamıyorum. Bu insanlar bir hastanın tedavi edilmekle iyileştiğini ve bir gerçeğin aramakla bulunduğunu varsayıyorlar: Bunlar bir hekimin iyileştirdiği bir kişinin sağladığı avantajı onun öldürdüğü yüz hastanın ölümüyle ve keşfedilmiş bir gerçeğin yararını aynı zamanda ortaya çıkan yanlışların zararıyla karşılaştırmak gerektiğini görmüyorlar. Öğreten bilim ve iyileştiren tıp kuşkusuz çok iyidir, ama aldatan bilim ve öldüren tıp kötüdür. Öyleyse bize bunları ayırt etmeyi öğretin. İşte sorunun düğüm noktası burada. Eğer gerçeği bilmediğimizi bilseydik, hiçbir zaman yalanın kurbanı olmazdık; doğaya karşın iyileştirme isteğinden vazgeçmeyi bilseydik, asla bir hekimin eliyle ölmezdik: Bu iki şeyi yapmaktan vazgeçmek akıllıca bir şey olurdu; bu vazgeçişten elbette kazançlı çıkardık. Dolayısıyla tıbbın kimseye yararlı olmadığını tartışmıyorum, ama insanlık için zararlı olduğunu söylüyorum.

Her zaman olduğu gibi, bana, yanlışlar hekimin yanlışlarıdır, tıbbın kendisi yanılmazdır denecektir. Ha şöyle; ama öyleyse tıp hekimsiz gelsin; onlar birlikte geldikçe, sanattan medet ummaktan yüz kez daha çok, sanatçının yanlışlarından korkmak gerekecektir.

Vücut hastalıklarından daha ziyade ruh hastalıkları için oluşmuş bu yalancı sanat, kimilerine başkalarına olduğundan daha yararlı değildir. Bizi hastalıklardan kurtarmaktan çok, bize hastalık korkusu aşılar; ölümü geriletmekten çok, onu bize önceden hissettirir, yaşamı uzatacak yerde yıpratır; uzatırsa, bu daha da soyun aleyhine olur, çünkü zorla uyguladığı tedavilerle elimizden toplumu, verdiği korkularla da görevlerimizi alır. Tehlikelerden korkmamıza yol açan şey, tehlikeleri bilmektir: Kendisini yara almaz, zarar görmez sanan kişi hiçbir şeyden korkmaz. Şair, Akhilleus'u tehlikeye karşı silahlandıra silahlandıra, onun elinden değerinin saygınlığını alıyor; onun yerinde kim olsa aynı değerde bir Akhilleus olurdu.

Gerçek cesaret sahibi insanlar mı istiyorsunuz, o zaman onları hekimlerin hiç bulunmadığı, hastalıkların sonuçlarının bilinmediği ve ölümün hiç düşünülmediği yerlerde arayın. Elbette insan sürekli acı çekmesini bilir ve huzur içinde ölür; insanın yüreğini alçaltan ve ona ölmeyi unutturanlar, reçeteleriyle hekimler, ilkeleriyle filozoflar, yüreklendirici konuşmalarıyla papazlardır. "

Jean-Jacques Rousseau , Emile, or On Education


Image for Quotes

Jean-Jacques Rousseau quote : Güçsüz bir vücut ruhu güçsüzleştirir. İnsanlar için, iyileştirdiğini öne sürdüğü tüm hastalıklardan daha zararlı olan tıbbın gücü buradan geliyor. Kendi adıma, hekimlerin hangi hastalıklarımızı iyileştirdiklerini bilmiyorum, ama bize çok daha kötü hastalıklar verdiklerini biliyorum: Korkaklık, ödleklik, saflık, ölüm korkusu. Hekimler vücudu iyileştirse de, cesareti öldürüyorlar. Cesetleri yürütseler, bundan bize ne? Bize insanlar gerek, ellerinden insanların çıktığı da hiç görülmüyor.<br /><br />Tıp, aramızda modadır; öyle olması gerekir. O, ne yapacaklarını bilmeyerek, korumakla vakit öldüren işsiz güçsüzlerin, aylakların eğlencesidir. Bunlar ölümsüz doğmak gibi bir talihsizliğe uğrasalardı, insanların en zavallıları olurlardı: Kaybetmekten hiçbir zaman korkmayacakları bir yaşam kendileri için hiçbir değer taşımazdı. Bu gibi insanlara onları pohpohlamak için gözdağı veren ve her gün duyabilecekleri tek zevki, ölmemiş olma zevkini aşılayan hekimler gerekir.<br /><br />Burada tıbbın hiçliği üzerinde uzun uzadıya durmak niyetinde değilim. Amacım yalnızca onu ahlaksal açıdan incelemektir. Bununla birlikte, insanların tıbbın yararı konusunda da, tıpkı gerçeği ararken yaptıkları gibi aynı safsatalara başvurduklarını belirtmekten kendimi alamıyorum. Bu insanlar bir hastanın tedavi edilmekle iyileştiğini ve bir gerçeğin aramakla bulunduğunu varsayıyorlar: Bunlar bir hekimin iyileştirdiği bir kişinin sağladığı avantajı onun öldürdüğü yüz hastanın ölümüyle ve keşfedilmiş bir gerçeğin yararını aynı zamanda ortaya çıkan yanlışların zararıyla karşılaştırmak gerektiğini görmüyorlar. Öğreten bilim ve iyileştiren tıp kuşkusuz çok iyidir, ama aldatan bilim ve öldüren tıp kötüdür. Öyleyse bize bunları ayırt etmeyi öğretin. İşte sorunun düğüm noktası burada. Eğer gerçeği bilmediğimizi bilseydik, hiçbir zaman yalanın kurbanı olmazdık; doğaya karşın iyileştirme isteğinden vazgeçmeyi bilseydik, asla bir hekimin eliyle ölmezdik: Bu iki şeyi yapmaktan vazgeçmek akıllıca bir şey olurdu; bu vazgeçişten elbette kazançlı çıkardık. Dolayısıyla tıbbın kimseye yararlı olmadığını tartışmıyorum, ama insanlık için zararlı olduğunu söylüyorum.<br /><br />Her zaman olduğu gibi, bana, yanlışlar hekimin yanlışlarıdır, tıbbın kendisi yanılmazdır denecektir. Ha şöyle; ama öyleyse tıp hekimsiz gelsin; onlar birlikte geldikçe, sanattan medet ummaktan yüz kez daha çok, sanatçının yanlışlarından korkmak gerekecektir.<br /><br />Vücut hastalıklarından daha ziyade ruh hastalıkları için oluşmuş bu yalancı sanat, kimilerine başkalarına olduğundan daha yararlı değildir. Bizi hastalıklardan kurtarmaktan çok, bize hastalık korkusu aşılar; ölümü geriletmekten çok, onu bize önceden hissettirir, yaşamı uzatacak yerde yıpratır; uzatırsa, bu daha da soyun aleyhine olur, çünkü zorla uyguladığı tedavilerle elimizden toplumu, verdiği korkularla da görevlerimizi alır. Tehlikelerden korkmamıza yol açan şey, tehlikeleri bilmektir: Kendisini yara almaz, zarar görmez sanan kişi hiçbir şeyden korkmaz. Şair, Akhilleus'u tehlikeye karşı silahlandıra silahlandıra, onun elinden değerinin saygınlığını alıyor; onun yerinde kim olsa aynı değerde bir Akhilleus olurdu.<br /><br />Gerçek cesaret sahibi insanlar mı istiyorsunuz, o zaman onları hekimlerin hiç bulunmadığı, hastalıkların sonuçlarının bilinmediği ve ölümün hiç düşünülmediği yerlerde arayın. Elbette insan sürekli acı çekmesini bilir ve huzur içinde ölür; insanın yüreğini alçaltan ve ona ölmeyi unutturanlar, reçeteleriyle hekimler, ilkeleriyle filozoflar, yüreklendirici konuşmalarıyla papazlardır.