Home > Author > Anton Chekhov >

" Treplev
Gördün mü, annem sevmiyor beni. Bunda şaşacak bir şey de yok! Yaşamak istiyor o, aşık olunmak, açık, parlak renkli bluzlar giymek istiyor... Bense yirmi beş yaşına bastım, ona artık genç olmadığını anımsatıyorum her an. Ben olmadığımda otuz iki yaşındadır, benim yanımdaysa kırk üçünde, işte bunun için nefret ediyor benden. Ayrıca tiyatrodan hazzetmediğimi de biliyor. O seviyor tiyatroyu, tiyatro yoluyla insanlığa, kutsal sanata hizmet ettiğini sanıyor. Ama bence bugünün tiyatrosu tutuculuktan, boş ve geri şeylerin savunuculuğundan başka bir şey değil. Perde kalkıp da o üç duvarlı odada, sahnenin yapay ışığında, o büyük yeteneklerin, kutsal sanatın yüce kişilerinin, insanların nasıl yiyip içtiğini, seviştiğini, yürüdüğünü, nasıl ceket giydiğini bize betimlediklerini gördüğümde; bayağı tablolar ve tümcelerle, ancak mankafaların işine yarayacak o küçük, basit ahlakı şırınga etmeye çalıştıklarını izlediğimde; binlerce değişik görüntü arkasında hep aynı bayağı şeyi ısıtıp ısıtıp sunduklarında; Maupassant'ın, kabalığı ve bayağılığıyla üstüne bir karabasan gibi çöken Eyfel Kulesi'nden kaçması gibi kaçıyorum ben de.

Sorin
Tiyatrosuz da olmaz ki.

Treplev
Yeni biçimler gerek. Yeni biçimler bulunamıyorsa hiçbir şey olmasın daha iyi. "

Anton Chekhov , The Seagull


Image for Quotes

Anton Chekhov quote : Treplev<br />Gördün mü, annem sevmiyor beni. Bunda şaşacak bir şey de yok! Yaşamak istiyor o, aşık olunmak, açık, parlak renkli bluzlar giymek istiyor... Bense yirmi beş yaşına bastım, ona artık genç olmadığını anımsatıyorum her an. Ben olmadığımda otuz iki yaşındadır, benim yanımdaysa kırk üçünde, işte bunun için nefret ediyor benden. Ayrıca tiyatrodan hazzetmediğimi de biliyor. O seviyor tiyatroyu, tiyatro yoluyla insanlığa, kutsal sanata hizmet ettiğini sanıyor. Ama bence bugünün tiyatrosu tutuculuktan, boş ve geri şeylerin savunuculuğundan başka bir şey değil. Perde kalkıp da o üç duvarlı odada, sahnenin yapay ışığında, o büyük yeteneklerin, kutsal sanatın yüce kişilerinin, insanların nasıl yiyip içtiğini, seviştiğini, yürüdüğünü, nasıl ceket giydiğini bize betimlediklerini gördüğümde; bayağı tablolar ve tümcelerle, ancak mankafaların işine yarayacak o küçük, basit ahlakı şırınga etmeye çalıştıklarını izlediğimde; binlerce değişik görüntü arkasında hep aynı bayağı şeyi ısıtıp ısıtıp sunduklarında; Maupassant'ın, kabalığı ve bayağılığıyla üstüne bir karabasan gibi çöken Eyfel Kulesi'nden kaçması gibi kaçıyorum ben de. <br /><br />Sorin<br />Tiyatrosuz da olmaz ki. <br /><br />Treplev<br />Yeni biçimler gerek. Yeni biçimler bulunamıyorsa hiçbir şey olmasın daha iyi.